"Enter"a basıp içeriğe geçin

İnsan İskeleti

Okuma Süresi: 5 dakika

Şimdi arkamıza yaslanalım ve 207 parçadan oluşan bir yapboz düşünelim, bizden bu parçaları kullanarak tam ve fonksiyonel bir yapının oluşturulması talep edilmiş olsun. İlk olarak elimizdeki parçaların boyutları çok fazla değişiklik gösterecek olduğundan, öncelikle teker teker tüm parçaları incelememiz ve her biri için bir belge niteliğinde tanım dokümanı yani bir rapor oluşturmamız gerekir.

Tüm parçalar aynı anda doğru yerde olursa bileğimiz fonksiyonel olabiliyor.

Bu parçaların birbirlerine bağlanabileceği çeşitli kombinasyonları keşfettiğimizde aslında maceranın yeni başladığını anlarız. Çünkü çözülmesi gereken asıl sorular daha yeni ortaya çıkmıştır. Öncelikle kemikler birbirlerine bağlandığı noktalarda sağlam eklem noktaları tasarlamamız gerekir. Bununla birlikte bu sağlamlık öyle organize edilmelidir ki ortaya çıkacak canlının hem hareketleri kısıtlanmamalı hemde yapmak zorunda olduğu yaşamsal hareketleri rahatça gerçekleştirebilmeli.

Tüm bu plan aslında anne karnındaki yeni döllenmiş bir yumurta hücresinde (23 Erkekten + 23 Kadından olamak üzere) toplam 46 kromozom içerisinde kodlu olarak hazır bulunmaktadır. Yani yukarıda sorguladığımız tanım ve değişkenler aslında ilk insandan beri hazır bir şekilde DNA içerisinde kodlu yer almaktadır. Bize düşen görev bu bilginin var oluş sebebi hakkında düşünmek, canlılardaki üstün tasarımı var eden yaratılışı anlamaya çalışmaktır.

Kadın Bedeni
Kemik Dokusu
Kadın Bedeni
Kemik ve Bağ Dokuları

Kadın Bedeni
Kas Dokusu

Oynar eklemlerimiz sayesinde hareket ederken hiç zorlanmayız, acı hissetmeyiz. Çünkü tüm eklemlerimiz için özel bir kemik – kas bağlantısı tasarımı var edilmiştir.

Hareket etmemizi sağlayan kas sistemimiz kemiklerin yapısını ve işlevlerini, aynı şekilde kemikler de kaslarımızı çok iyi tanır gibidir. Örneğin, oturmak istediğimizde dizin eklem yerinden bükülmesiyle birlikte gerekli bacak kasları da harekete geçerek belli bir oranda kasılır. Biz de bu sayede hiç zorlanmadan oturma hareketini gerçekleştiririz.

Kaslar, kemiklere öyle uygun bir şekilde sarılmışlardır ki, kasların kasılabilmesi için gerekli olan her türlü şart zaten bedenimizde var edilmiştir.  Ne kas kemikten sıyrılır gider, ne de kemik kası parçalar. Birbirinden tamamen farklı olan bu iki doku, iki ayrı kompleks sistem birbirleriyle mükemmel bir işbirliği içindedirler. Nereye baksak bir düzen ve estetik harikası bir tasarımla karşılaşırız. Derimizin yanlızca 1 mm altında mühendislik harikası bir makine yer almaktadır. Bu makinanın çalışması için kullandığı temel dayanaklar kemiklerimizdir.

Eklemler arasındaki boşluk eklem sıvısı ile doludur. Bu sıvı eklemlerimizi yağlarve kemiklerimizin aşınmasını engeller.

Erkek Bedeni
Kas Dokusu
Erkek Bedeni
Kemik Dokusu

Peki Bu İşbirliği Nasıl Ortaya Çıkmıştır?

İnsan vücudundaki biraz sonra detaylarıyla ele alınacak olan bu kusursuz sistemler nasıl ortaya çıkmıştır? Gündelik hayatta sıklıkla tekrar ettiğimiz biz çok hareket aslında beynimizdeki sinir hücrelerimiz tarafından üretilen elektrik sinyallerinin, bizim için hazırlanmış bir altyapıya ulaştırılması sayesinde gerçekleşir.

Öyle ki en temel hareketler için tam bir matematiksel mükemmellik gereklidir. Konuyu biraz açacak olursak önündeki engeli gören bir insanın, bu engelin üzerinden, yada yanından geçmesi gerektiğine çok hızlı bir şekilde karar vermesi, ardından gerekli kas gruplarının ve eklemleri hangi açıyla ve hangi yöne doğru hareket etmesi gerektiğini hesaplaması gerekir.

Her seferinde bu elektrik sinyalleri mili saniyeler hızında iletilir ve tamda doğru açı ve oranlarda ilgili kas gruplarımız kasılır.

İnsanın hayati fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için kas – iskelet – eklem sistemlerinin bir bütün olarak var edilmiş olması şarttır. Tüm bu sebepler beraber düşünüldüğünde, bir anda var oluşun aslında ne kadar gerçek bir olgu olduğu daha net anlaşılır.

Doğadaki tüm canlılarda var olan indirgenemez kompleks sistemlerde olduğu gibi vücut sistemlerimiz de zaman içinde gelişen tesadüflerle kendi kendine ortaya çıkmış olamaz. Bilimsel araştırma yöntemlerini ideolojik tercihlerinden dolayı kurguladıklarını ve bir Yaratıcının varlığını neden kabul etmediklerini şöyle itiraf etmektedirler:

Harvard Üniversitesi’nden ünlü bir genetikçi ve evrimci olan Richard Lewontin, “önce materyalist, sonra bilim adamı” olduğunu şöyle itiraf etmektedir:
Bizim materyalizme bir inancımız var, ‘a priori’ (önceden kabul edilmiş, doğru varsayılmış) bir inanç bu. Bizi dünyaya materyalist bir açıklama getirmeye zorlayan şey, bilimin yöntemleri ve kuralları değil. Aksine, materyalizme olan a priori bağlılığımız nedeniyle, dünyaya materyalist bir açıklama getiren araştırma yöntemlerini ve kavramları kurguluyoruz. Materyalizm mutlak doğru olduğuna göre de, İlahi bir açıklamanın sahneye girmesine izin veremeyiz.” 2

Kas ya da kemik gibi dokuların haberdar olma, bilme, tahmin etme, işbirliğine gitme yada plan yapma gibi özelliklere sahip olamayacağı açıktır. Bu da bizi tek bir sonuca, yani insanın yaratıldığı gerçeğine götürmektedir. İnsanı ve diğer bütün canlıları yaratan, her şeyin bilgisine sahip, her canlının ihtiyacını en ince ayrıntılarına kadar bilen Yaratıcı Allah ‘tır.

Kemiğin Yapısı

Kemiğin yapısı, dayanıklılığı nedeniyle dikkat çekicidir, işin aslı bu anlamda tam bir mikroskobik harikadır. Bu kadar hafif, ancak bir o kadar da dayanıklı olması kemik dokunun detaylarında saklıdır.

Kemiğin iç yapısını inceleyen bilim adamlarının “mühendislik harikası” yorumu yersiz değildir. Kemiklerin içleri, hayranlık uyandıracak bir tasarıma sahiptir.

Biyomimikri denilen “doğadan teknolojiye” uyarlama yöntemleri uygulanarak yirminci yüzyılın ikinci yarısında yapımı oldukça zor, uzun ve masraflı olan gökdelen, köprü gibi büyük ve yüksek yapılar daha hızlı ve daha az maliyetle inşa edilmişlerdir. Bu inşa yöntemleri için mühendisler kemiğin yapısını örnek alarak, “kafes sistemi” adı verilen yeni bir yöntem geliştirmişlerdir. Bu yönteme göre yapının taşıyıcı elemanları tek parça değil, birbiri içine geçmiş kafes şeklinde çubuklardan oluşmaktadır.

Tüm bu kompleks mühendislik tasarımları bilgisayar yardımıyla yapabileceği düşünüldüğünde, kemiklerin tasarımındaki bu kompleks yapının nasıl ortaya çıktığı sorusuna bazı bilim insanları bilimselliğin dışına çıkarak “tesadüf” açıklamasını getirmişlerdir.

Ancak bazı bilim adamlarının sözde “yaratıcı güç” olarak gördükleri maddesel dünya ve tesadüfi süreçler kemiklerin yapısının dışında eklem yerlerini de analiz etmiş, belli oranlarda bu eklem yerlerini de var etmiş olmalıdır. Tabi ki bahsi geçen bu tesadüfi süreçler hiç yaşanmamıştır. Aksine tamda olması gerektiği oranlarda ve açılarda kemikler birbirlerine bağlanmış ve adeta bizim kullanımımıza sunulmuşlardır.

Eklemler

Hareket eden tüm mekanik sistemlerde metal parçalar sürekli yağlanmaktadır. Bu yağlama işlemi makine parçalarının aşınmasını engellediği için böylece bir çok mekanik arızanın önüne geçilmiş olur.

Oynar eklemlerimiz sayesinde hareket ederken hiç zorlanmayız, acı hissetmeyiz. Çünkü eklemlerimizde özel bir tasarım vardır. Eklemler arasında bir boşluk bulunur. Bu boşluk da eklem sıvısı ile doludur. İşte bu sıvı eklemleri yağlama görevi yapar ve kemiklerimizin aşınmasını engeller.

İnsanın hareket edebilmesi için sadece kemik ve eklemlerin var olması yeterli değildir. Eklem ve kemiklerimizi sanki çok iyi tanırmış gibi kaslarda tam da olması gerektiği yerlerden kemiklere bağlanır, doğru açılarla kuvvet uygularlar.

En Kolay Hareket – Oturmak –

Oturmak istediğimizde dizin eklem yerinden bükülmesiyle birlikte bacak kasları da harekete geçerek kasılır. Biz de bu sayede hiç zorlanmadan otururuz, kalkarız. Kaslarımız, kemiklerimizi öyle uygun bir şekilde sarar ki, kasın kasılabilmesi için gerekli olan her türlü şart en uygun şekilde hazırlanmış olur. Ne kas kemikten sıyrılır gider, ne de kemik kası parçalar. Birbirinden tamamen farklı olan bu iki doku, iki ayrı kompleks sistem birbirleriyle mükemmel bir işbirliği içindedirler.2

Peki bu işbirliği nasıl ortaya çıkmıştır? İnsan vücudundaki biraz sonra detaylarıyla ele alınacak olan bu kusursuz sistemler nasıl ortaya çıkmıştır?

Sizler bu soruların cevabını düşünürken, her yazımda belirttiğim şu önemli tespiti de paylaşmak istiyorum:

Biyoloji, fizik, kimya, matematik, paleontoloji tüm bunlar bilimdir ama “tesadüfen oldu” diyen “evrim teorisi” bilim değildir. ???


Kaynaklar:

  1. Richard Lewontin, The Demon-Haunted World, The New York Review of Books, January 9, 1997, s. 28
  2. http://m.harunyahya.org/tr/books/730/Insan-Mucizesi/chapter/7641/Dayanikli-bir-yapi-Iskelet-sistemi
  3. https://en.wikipedia.org/wiki/Human_skeleton

 

User Review
5 (1 vote)