"Enter"a basıp içeriğe geçin

Anestezi Nedir?

Okuma Süresi: 7 dakika

Anestezi kelimesi Yunancadan gelmektedir “an” ve “estezi” eklerinin birleşiminden oluşmuştur. Anlam olarak “duyu kaybı” “hissizleşme” demektir. Halk dilinde uyutma olarak geçmektedir. Yıllar geçtikçe gelişmiş anestezi yöntemleri kullanılmıştır. İlk anestezi uygulamaları haşhaşla uyuşturarak yada kafaya darbe indirerek yapılmıştır. Kafa bölgesine yapılan bu darbenin şiddeti o dönemlerde “badem vuruşu” olarak ta nitelendirilen bir ölçüyle* yapıldığı bilinmektedir. Bir diğer eski uyutma – anestezi yöntemi ise boğma tekniğidir.

Hastaları bayıltarak uyutma amacıyla kullanılan (tıbbi) bir sopa

İnsanoğlunun ağrıya karşı ilk başarısı poppy (opyum), mandragora (adam otu), hyoscyamus (banotu) ve alkolün kullanılması ile elde edilmiştir. Opyum ve mandrake emdirilmiş “soporofik sünger” Hippocrates ve Galen tarafından kullanılmıştır. Homer odyssey ‘de yunanlıların uyku oluşturmak için bir çok bitki ve ilacı da kullandıklarını anlatır. Bunlardan biri lotus çiçeğidir.

İlginç anestezi uygulamaları : Cerrahi amacıyla uygulanan garip bir metot boğma (asfiksi) yöntemidir. Boğma sonucu oluşan asfiksinin neden olduğu bilinç kaybının oluşturduğu anestezi İtalya’da onyedinci asrın sonlarına kadar uygulanmıştır. Diğer bir tuhaf metod ise kafaya vurulan darbedir (bir bademin kabuğunu kıracak ancak çekirdeğini kırmayacak şiddette). Bu şekilde bayıltılan hastada bilinç geri dönene kadar cerrahi girişim yapılabilmiştir. Ağrının azaltılması amacıyla sinir köklerine bası ve soğuk tatbiki de Romalılar tarafından uygulanmıştır. (1)

Geçmişte uygulanan bu anestezi yöntemlerinden dolayı (boğarak bayıltma, aşırı dozda haşhaş yada bu türevde kullanılan uyuşturucu maddeler yüzünden) çok fazla sayıda insan yaşamını yitirmiş. Zamanla teknolojinin ilerlemesiyle ilk olarak anestezi eter alkol ile uygulanmış, günümüzde ise gelişmiş ilaçlarla anestezi uygulamasına devam edilmekte.

Anestezinin Amacı:

Hastanın ağrı hissetmemesi ve dolayısıyla operasyonun rahat yapılabilmesi için uygulanır. Anestezi ile hastanın korkuları dindirilerek tansiyon ve nabız gibi vital bulgularının normal düzeyde tutulabilmesi amaçlanır. Bir diğer amacı ise operasyon sonrası içindir, hastaya uygulanan işlemden sonra daha rahat uyanması ve cerrahi işlemin etkilerinin azaltılması hedeflenir.

Modern Anestezi Çeşitleri

Lokal Anestezi

Sadece bir bölgenin uyuşturulması hedeflenir. Verilen ilaç bölgesel olarak sinir iletimini “inhibe” eder yani engelleyici bir etki oluşturur.

Genel Anestezi

Genel anestezi de bilinç bulunmaz, beyinin uyanık kalmamızı sağlayan “Medula Oblangata” bölgesi baskılanır. Alkol kullanımında da bu alan etkilenir. Bu bölge aynı zamanda denge sistemimizi yönetir.

Spinal Anestezi:

Özel bir ilaç omurlar arasından sinir lifine enjekte edilirerek uygulanır.

Antik Anestezi Yöntemleri

Uyku Süngeri

Müslümanlar’ın 10-11. yüzyıllarda modern anestezinin öncülüsü olan soporifik (uyku verici) süngeri icat ettiler. Salerno tıp okulunda, Ugo Borgognoni (1180-1258) ve oğlu Theodoric Borgognoni (1205-1298) “soporifik süngeri” standardize ettiler, disposable diyebileceğimiz hale getirdiler. Sünger, afyon, adam otu (ginseng), baldıran otu suyu ve diğer bazı maddelerin eritildiği bir solüsyonu batırılıp kurutulurdu. Ameliyattan hemen önce sünger nemlendirilip hastanın burnuna tutulurdu, hasta bilinçsiz hale gelirdi.

Eter

En ünlü genel anestetik eter, Cabir bin Hayyan (721-815) tarafından ya da Ramon Llulltarafından 1275’de üretilmiştir. İlk olarak 1540 yılında Valerius Cordus tarafından sentezlendi. “Vitriolün tatlı yağı” da denmiştir.

Cabir bin Hayyan (721-815): Batıda daha ziyâde Geber olarak tanınan, Abbâsîler döneminde yaşamış ve İslâmiyet’te fen bilimlerinin temelini atmış olan Farsî çok yönlü bir fen bilgini; simyacı, kimyacı ve eczacı; fizikçi, astronom ve astrolog; tıp ve fizik tedavi uzmanı; mühendis, coğrafyacı, filozof ve sûfi.

Bu tanım, etanol ve sülfürik asidin ( vitriyum yağı, zaç yağı) karışımının damıtılması ile elde edildiğini ifade etmektedir.

Paracelsus. Almanca konuşan İsviçreli doktor ve kimyager. 16. yüzyılın önemli bilim insanlarından ve modern tıbbın kurucularından biri olduğu kabul edilir.

Paracelsus (1493-1541) tavuklarda eterin analjezik özelliklerini keşfetti.

Nitröz Oksit (Nitrous Oxide, N2O) – Güldürme Gazı

Amerikalı iyi eğitimli bir dişçi olan Horace Wells (1815-1848) 1844 de “Güldürücü ve Neşelendirici Gaz Nitröz Oksitin Etkileri, Müthiş Gösteri” isimli bir gösteriye katıldı (Hartford, Amerika).

Horace Wells – Nitrous Oxide, N2O Gazını Anestezi Gazı olarak kullanan ilk kişi.

Bu gazı içine çeken insanlar, komik bir biçimde konuşuyor, kendinden geçiyor ve gülüyordu. Wells gösteride gazı deneyenlerden biriydi. Yerine döndükten sonra izlemeye devam etti. Gazı deneyenlerden biri kendinden geçmiş şarkı söylüyor dans ediyordu (Samuel Cooley). Bu sırada adam bir bankın kenarına ayağını çok kötü bir biçimde çaptı ve yaraladı ancak gülmeye, dans etmeye devam etti.

Gülme Gazı Partisi broşürü – 1845

Cooley yerine döndüğünde, Wells onun yanına gitti ve gösteri esnasında yaralanmış olabileceğini söyledi. Cooley buna inanmadı ancak pantolonunun paçasını sıyırınca bacağının kötü bir biçimde yaralandığını gördüler, Cooley ağrı duymuyordu.

19.YY’da bir Nitrous Oxide Partisi

Wells’in aklında bir şimşek çaktı ve ertesi gün gösteri organizatörünü de ikna ederek kendisine gazı soluttu ve asistanına kendi çürük dişini çektirdi. Bunu hastalarında da kullandı ve birkaç hafta içinde 15 ağrısız diş çekti. Horace Wells buluşunu bütün dünyaya duyurmak istiyordu. Hartford’da hastane olmadığı için, Boston’daki Massachusetts General Hospital ameliyat salonunda tıp öğrencileri, siviller ve hastanenin kurucusu ve cerrahı John Collins Warren huzurunda bir gösteri planlandı. Warren, anestezinin işe yarayacağına inanmasa da öğrencilerine Wells‘i takdim etti, ancak sabah amputasyon yapılması planlanan hasta ameliyatı reddettiği için izleyicilerden diş sorunu olan bir gönüllü bulundu. Ancak diş çekimi ağrılı oldu, çünkü hasta oldukça kilolu ve muhtemelen alkolikti. Warren salonu terk etti, öğrenciler de alay ettiler, onu şarlatanlıkla suçladılar. Bu nedenle Wells ve nitröz oksidi bir anestetik olarak gözden düştü. Bu olaydan sonra Wells kendini asla tam olarak toparlayamadı.

Bundan 9 ay sonra aynı hastanede, Wells’in öğrencisi ve bir dönem birlikte çalıştığı dişçi ve rakibi olan William Thomas Green Morton (1819-1868) bu sefer eter ile bir deneme yapacaktı. John Collins Warren boynunda kitle olan bir hasta hazırlamıştı. Morton kendi tasarlayıp yaptırdığı eter küresi ile hastaya eter koklattı ve onu uyuttu. Warren ilk insizyonu yaptığında şaşkınlığını gizleyemedi, hasta bağırmıyordu. Devam etti ve 10 dk içinde kitleyi çıkarıp yarayı kapattı, hala ağrı yoktu. Amfiye dönüp izleyicilere “Bu şarlatanlık değil, gerçek” dedi.

William Thomas Green Morton

Bu olaydan sonra eter anestezisi Avrupa’da da hızla yayıldı. 1847 yılında kloroformun da anestezik özelliği olduğu keşfedildi. Eter kusmaya neden olduğu ve uçucu-yanıcı-patlayıcı olduğu için, bazı merkezlerde kloroform tercih edildi. Ancak kloroform farmakolojik olarak eter kadar güvenli değildi ve birçok hastanın ölümüne neden oldu.

John Snow (1813-1858) modern anestezinin babası sayılır. Anestezik olarak eter ve kloroform dozajlarını inceleyen ve hesaplayan ilk hekimlerden biriydi. Eteri güvenle uygulayacak şekilde bir cihaz ve kloroform için bir maske tasarladı (bugünkü modern anestezi cihazlarının öncüsü). Çalışmaları için patent almaya çalışmadı bunun yerine tıp dergilerinde yayımladı.(2)

John Snow (1813-1858), Çalışmaları için patent almaya çalışmadı bunun yerine tıp dergilerinde yayımladı.(2)

Günümüzde eter ve kloroform anestezik olarak kullanılmamakla birlikte, nitröz oksit hala kullanılmaktadır.

10 Bin Yıl Önce Yapılan Ameliyatlardan Örnekler

Pakistan’da yapılan kazı çalışmaları 8 bin yıldan çok daha uzun yıllar önce, dişçilerin diş çürümelerini dolguyla tedavi ettiklerini göstermiştir. Columbia Üniversitesi arkeologlarından Andrea Cucina, Pakistan’da yürüttüğü kazı çalışmalarında bundan 8-9 bin yıl öncesine ait kesici dişlerde küçük delikler fark etmiştir.

Andrea Cucina ve Julio Chi çene kemiği fosili üzerinde incelemelerde bulunuyor Resim: James C. Chatters (5)
Indus Valley Civilization – Cucina – Pakistan’da yapılan kazı çalışmaları 8 bin yıldan çok daha uzun yıllar önce, dişçilerin diş çürümelerini dolguyla tedavi ettiklerini göstermiştir.

Yaklaşık 2.5 mm çapındaki bu küçük deliklerin muntazamlığından etkilenen Cucina, konuyla ilgili araştırmalarını derinleştirmiştir.

Daha sonra elektron mikroskopları kullanılarak yapılan incelemeler, söz konusu minik deliklerin bakteriler tarafından meydana getirilemeyecek kadar düzgün olduklarını ortaya koymuştur.(4) Yani bunlar bakteriler tarafından meydana getirilen delikler değil, bilinçli müdahale ile oluşturulan, tedavi amaçlı deliklerdir. Minik deliklerin bulunduğu dişlerin hiçbirinde, herhangi bir çürük izine de rastlanmamıştır. Bu da, New Scientist dergisinin ifadesiyle, “Tarih öncesi dişçilerinin, işlerinde ne kadar başarılı olduklarının bir delilidir.” Philip Cohen, “Open Wide,” New Scientist, No. 2286, 14 Nisan 2001, s. 19

Arkeolojik kazılarda bu tarihten çok daha önce yaklaşık 12-13 bin yıl önce yapılmış beyin ameliyatlarının izine de rastlanılmıştır. Anadolu’da en eski ameliyatlı kafatası Aşıklıhöyük’te (Aksaray) bulunmuştur. Yaklaşık 12 bin yıllık 20-25 yaşlarında bir kadın kafatasında çok düzgün biçimde açılmış bir deliğe rastlanmıştır. Kafatasındaki deliğin düzgünlüğü ve görülen iyileşme izleri bu kişinin ameliyattan sonra yaşamını sürdürdüğünü göstermektedir.

Anadolu’da bulunan bir başka örnekte de kafatasının bregma (alın kemiğiyle her iki yan kafa kemiğinin birleştiği yer) bölgesinde gerçekleştirilen ameliyat sırasında, 13 küçük delik açılarak elips şeklinde bir parça çıkarılmış. Çıkarılan parça ameliyattan sonra yeniden aynı bölgeye konmuş. Bu da ameliyatın tedavi amacıyla yapıldığının göstermektedir.

Bu ameliyatlarda obsidiyen (volkanik bir cam türü), çakmak taşı, bakır, demir, gümüş gibi madenlerden yapılan “trepan” adı verilen aletler kullanılmıştır. Ayrıca arkeolojik kazılarda ilaç ölçeği, küret (enfeksiyonlu derilerin kazınmasında) olarak kullanılan kaşıklar, kulak içindeki yaraların, yabancı cisimlerin temizlenmesinde kullanılan kulak sondaları, cımbız, bistüri, bıçak, dağlama aletleri, merhem sürücüler, bakım setleri ve iğneler gibi çok çeşitli tıbbi araç gereçler de bulunmuştur. (Bilim ve Teknik dergisi, Mayıs 2008)

Evrimci görüşe göre sözü edilen bu dönem, sözde insanların maymunlardan daha henüz ayrıldıkları, son derece ilkel koşullarda yaşadıkları, hatta çanak çömlek yapmayı dahi yeni yeni belli bölgelerde öğrendikleri bir dönemdir. Evrimcilere göre böylesine ilkel koşullarda yaşayan insanların nasıl olup da, ellerinde hiçbir teknoloji olmadan, birtakım taş aletlerle kafatasında delik açıp ameliyat yaptıkları dişlerde muntazam delikler açıp dolgular yaptıkları ise bir muammadır.

Açıktır ki, kapsamlı beyin ameliyatları yapan, diş tedavileri uygulayan bu insanlar ne ilkeldir ne de ilkel koşullara sahiptirler. Tam tersine, hastalığı teşhis edebilecek, tedavi yöntemleri ortaya koyabilecek düşünce yapısına ve bu yöntemleri başarıyla uygulayabilecek teknik imkanlara sahiptirler. Bu gerçekler de (bir defa daha) gösteriyor ki Darwinistlerin, toplumların ilkellikten modernliğe doğru sürekli evrimleştiği yanılgısı tamamen bilim dışı ve geçersiz bir inanıştır.


Biyoloji, fizik, kimya, matematik, paleontoloji tüm bunlar bilimdir ama “tesadüfen oldu” diyen “evrim teorisi” bilim değildir. ???


Sending
User Review
0 (0 votes)
    Bir cevap yazın

    E-posta hesabınız yayımlanmayacak.