"Enter"a basıp içeriğe geçin

Büyülü İfade “Doğal Seçilim Yoluyla Evrim”

Okuma Süresi: 5 dakika

Evrim, doğal seçilim yada doğal seleksiyon gibi ifadeleri mutlaka yan yana duymuşuzdur, peki doğal seçilim nedir, hiç araştırdınız mı?

Hepimiz ilk okul çağımızdan beri evrimi baz alan bir biyoloji eğitiminden geçtik. Ancak doğal seçilim kelimesi biyolojide sürekli karşımıza çıkmasına rağmen, içi hiçbir zaman tam olarak doldurulamayan, anlamı tam olarak bilinmeyen yada üstü örtülü anlatılan, karanlık bir ifade olarak kalmıştır.

Doğal seçilimi küçük bir örnek ile anlatmak istersek,

Bir ceylan sürüsü düşünelim, eğer bu sürü yırtıcı hayvanların saldırısına uğrarsa doğal olarak zayıf yada hasta bireyler arkalarda kalacakları için yırtıcı hayvanlara av olacaklardır. Yada belkide bir canlı türünün bireyleri, çevre şartlarının zorluğundan dolayı olumsuz etkilenecek ve bu zayıf ve hasta canlılar yaşamlarını kaybedeceklerdir. Bu süreç ister mikro isterse makro ölçekte gerçekleşsin sonuç kaçınılmazdır. Zayıf yada hasta bireyler yaşamlarını kaybedeceklerdir.

Doğal Seleksiyonun canlılar üzerindeki gerçek etkisi nedir?

Baykuş

Doğal seleksiyon sonucu, ceylan sürüsünde yavaş koşan zayıf bireyler kalmayacağı için ceylan sürüsü daha sağlıklı bireylerden oluşacaktır. Doğal seleksiyon ceylanları zebraya, koyuna yada zürafaya dönüştürmeyecektir.

Doğal Seleksiyon Hakkında Samimi Bir İtiraf:

Doğal Seleksiyonun sözde evrimsel bir gelişim sağlamadığı ve Darwinin organik evrim ifadelerinin nasıl bilim dışı olduğunu evrimci C. Loring Brace, “American Scientist” dergisinde yayınlanan bir makalesinde şöyle ifade ediyor:

American Scientist okuyucuları, biyolojinin büyük bir kısmının ve paleontolojinin tamamının Darwin’in organik evrim hakkındaki görüşlerini reddettiğini fark etmiyor olabilirler. Doğal seleksiyon sadece “ince ayar” olarak görüldüğü için reddediliyor, adaptasyon ise pratikte kesinlikle geçerli görülmüyor.

C. Loring Brace, Review of Species, Species Concepts, and Primate Evolution, edited by William H. Kimbel and Lawrence B. Martin, Plenum Press, 1993, s.560, American Scientist, vol 82, September/October 1994, s.484-486

Bu yönde daha önce Lamarck’ ın “eğer nesiller boyu insanların bir kolu kesilirse, bir süre sonra doğacak yeni bireylerin kolsuz olacağını” iddia eden açıklaması olmuştu, ancak bu “bilim dışı” ifadelerin ortaya atıldığı dönemde ne genetik nede moleküler biyoloji bilinmiyordu, dahası hücre sadece “jöle dolu baloncuk” olarak biliniyordu.

Kendi Açıklamalarına İnanamayan İnsanlar

Peki gerçekte bu insanlar kendi açıklamalarına inanıyorlar mıydı? Biyolojiyi yada yaşamın kökenini evrimsel mantık ile açıklamaya çalışan bu insanlar şöyle itiraflarda bulunacaklardı:

Bakteri Kamçısı
Bakteri Kamçısı

Teorimle ilgili güçlükler ve itirazlar şöyle sınıflandırılabilir: … İkincisi; örneğin yapısı ve alışkanlıkları bakımından yarasa olan bir hayvan, çok farklı yapısı ve alışkanlıkları olan başka bir hayvanın değişiklik geçirmesiyle oluşabilir mi? Doğal seleksiyonun bir yandan zürafanın sinek kovmaya yarayan kuyruğu gibi pek az önemli bir organ ve öte yandan, göz gibi şaşılası bir organ türetebildiğine inanabilir miyiz?

Charles Darwin, Türlerin Kökeni, Onur Yayınları, Beşinci Baskı, Ankara 1996, s.186
Bitkilerdeki Altın Oran tesadüfen ortaya çakamaz.

Kuşları, balıkları, çiçekleri vb. göz kamaştırıcı güzelliği salt doğal seleksiyona borçlu olduğumuza inanmakta güçlük çekiyorum. Dahası, insan bilinci öyle bir düzeneğin ürünü olabilir mi? Nasıl olur da tüm uygarlık nimetlerinin yaratıcısı olan insan beyni; Sokrates, Leonardo da Vinci, Shakespeare, Newton ve Einstein gibileri ölümsüzleştiren yaratıcılık “yaşam savaşımı” denen orman yasasının bize bir armağanı olsun?

J. Hawkes, “Nine Tentalizing Mysteries Of Nature,” New York Times, no.33, 1957

Hiç kimse bugüne kadar doğal seleksiyon mekanizmaları yoluyla yeni bir tür üretemedi. Hiç kimse böyle birşeyin yakınına bile yaklaşamamıştır.

Colin Patterson, “Cladistics”, BBC, Brian Leek ile Röportaj, Peter Franz, 4 Mart 1982

Görüldüğü gibi bir Yaratıcının varlığına inanmayan insanlar bile aslında yaşamın kaynağını açıklamak için seçtikleri sözde bilimsel yöntemlerin ne kadar çürük, içinden çıkılmaz ve geçersiz olduğunu ifade ediyorlar.

Yazımızın başlığında ifade ettiğimiz “büyü” kelimesini ise rastgele seçmediğimizi belirtmek isteriz, evrim, rastgele seçilimler yada bozulmalar yada mutasyonlar (yada adına ne dersek diyelim) kainatta denge ve tasarım var edemezler. körü körüne rastlantıya yüklenen bu kavram aslında gerçek anlamda bazı insanları büyülenmiş gibidir.

Peki iddialar bununla sınırlı mı?

insect friendly

Maalesef bu akıl ve bilim dışı iddialar bu kadar az değil, bazı bilim adamları, rastgele mutasyonların yada dış etkenlerin, çok hassas “indirgenemez kompleks” özelliklerdeki biyolojik yapılarda var olan (bilgiyi silmesi yada) bilgiye zarar verdiği bilinmesine rağmen, adeta bir büyü gibi mutasyonların “okus pokus” yaptığını ve kanatsız canlılara aerodinamik kanatlar, kompleks koku alma duyuları, (kartallarda var olan) çift fovea’ ya sahip gözler, manyetik alana duyarlı organik sistemler, (her insanda var olan) 100bin km uzunluğunda ki damar ağlarını, ve milyonlarca detayından bahsedebileceğimiz biyolojik çeşitliliğin tümünü bu büyülü teorinin var ettiğini iddia edecek kadar cüretkar olabiliyorlar.

Son olarak, işte bu düşük akla dikkat çeken birkaç itirafla yazımı bitirmek istiyorum:

Günümüzde eğitimli insanlar, Darwin’in gelişigüzel mutasyonlar artı doğal seleksiyonun sihirli formülü sayesinde tüm sorulara cevap bulduğuna inanmayı sürdürmektedirler. Rastgele mutasyonların konu dışı kaldığı ve doğal seleksiyonun bir kısır döngü mantığı haline geldiği gerçeğinden oldukça habersiz bir şekilde.

Arthur Koestler, Janus : A Summing Up, Vintage Books, 1978, s. 185

J. Huxley ve diğer biyologların evrimin doğal seleksiyon mekanizması aracılığı ile işlediği teorisi, demografik gerçeklerin, genotiplerin bölgesel dalgalanmasının ve coğrafi dağılımların bir gözleminden başka birşey değildir. Çoğunlukla ele alınan türler on binlerce sene hiç değişmeden kalmaktadır. Koşullara bağlı olarak meydana gelen dalgalanmalar, genlerin önceden değişmesiyle beraber ele alındığında evrime delil olarak kullanılamaz; bunun en güzel delili de milyonlarca yıldır hiçbir değişikliğe uğramayan yaşayan fosillerdir.(Pierre Paul Grassé, Evolution On Living Organisms: Evidence for a New Theory of Information, Academic Press, Ocak 1978)

(Pierre Paul Grassé, Evolution On Living Organisms: Evidence for a New Theory of Information, Academic Press, Ocak 1978)

Hiçbir bilim adamı (Darwinist ya da neo-Darwinist olsun) evrim kuramının ispat edildiği düşüncesini ileri süremez. Cemal Yıldırım, Evrim Kuramı ve Bağnazlık, Bilgi Yayınevi, Ocak 1989, s.56-57Doğrudur, evrim kuramı ispat edilememiştir. Cemal Yıldırım, Evrim Kuramı ve Bağnazlık, s.134 Darwin’in evrim kuramı bugün geçerliliğini koruyorsa, bunun başlıca nedeni yerine geçecek daha doyurucu, alternatif bir kuramın yokluğundandır. Yetersiz de olsa Darwin’in kuramını, başka bir kuram ortaya çıkıncaya kadar korumak zorundayız.

Cemal Yıldırım, Evrim Kuramı ve Bağnazlık, s.108

Bize insanoğlunun sanatı kademe kademe geliştirdiği ve sonunda tarihin ışığında ortaya çıktığı anlatıldı. Bu “yavaş yavaş” ve “adım adım” gibi insanın beynini uyuşturmak için kullanılan kelimeler sürekli olarak tekrarlandılar. Amaç büyük bir bilgisizliği örtmekti. Biri şu soruyu sormalıydı: Hangi kademeler? Ancak bu soruyu soran kişi de verilen yavan cevaplarla uyuşturuldu ve vazgeçti. Çünkü hiç kimse medeniyetin bir anda oluştuğunu düşünmek bile istemiyordu..


C.D. Darlington, “Origin of Darwinism”, Scientific American, Mayıs 1959, s.68

Harvard üniversitesi tarafından hazırlanan aşağıdaki videoda, animasyonla yavaşlatılarak, bir kan hücresinin sadece birkaç saniyesi anlatılmaya çalışılmış:

Biyoloji, fizik, kimya, matematik, paleontoloji tüm bunlar bilimdir ama “tesadüfen oldu” diyen “evrim teorisi” bilim değildir.
KesinBilgi.net – ???

User Review
5 (2 votes)

İlk Yorum Sizden Gelsin

    Bir cevap yazın

    E-posta hesabınız yayımlanmayacak.